21 Ekim 2020
20 Ekim 2020
20 Ekim 2020
11 Ekim 2020
10 Ekim 2020
9 Ekim 2020
9 Ekim 2020
9 Ekim 2020
9 Ekim 2020
9 Ekim 2020
9 Ekim 2020
9 Ekim 2020
8 Ekim 2020
8 Ekim 2020
8 Ekim 2020
8 Ekim 2020
6 Ekim 2020
6 Ekim 2020
6 Ekim 2020
6 Ekim 2020
4 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
3 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
2 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
24 Ekim 2020
22 Ekim 2020
20 Ekim 2020
30 Eylül 2020
28 Eylül 2020
28 Eylül 2020
27 Eylül 2020
27 Eylül 2020
26 Eylül 2020
22 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
21 Eylül 2020
20 Eylül 2020
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Eşyayı bize güzel gösteren basiretimiz değil basarımızdır. Kafa gözü olan “basar” konuyu estetik açıdan değerlendirirken; kalp gözü olan “basiret” konuyu dini ve ahlaki açılardan değerlendirir. Problemimiz de estetik değil etik olduğundan basiretten ve gönül gözünden mahrum kalan gözümüz bir mihenk olamaz. Ayet-i kerime de buna işaret eder:
O halde bu noktada ölçü insan değil vahiydir. İnsan fıtratı, tabiatı bu ölçüyü yakaladığı yani ilahi vahye uygun kararlar verdiği nispette “insan-ı kâmil” olur. Kâmil insanlar da kahrı-lütfu bir bilirler, Yaratandan ötürü yaratılmışı hoş görürler, saadet-i dareyne ulaşırlar.
Basar ve basiretin istimali nispetinde şerrin izafi yani göreceli değeri ortaya çıkar. Basiretin olmadığı alanlarda basar his ve duyguların esiri olabilir. O takdirde birisi için acı veren, şer olan bir şey; bir diğeri için zevk veren faydalı bir şey zannedilebilir. İntikam almak, tecavüz etmek gibi. “Şeytan onlara amellerini güzel gösterdi…” (Fâtır, 35/8) ayeti de sanki buna işaret ediyor.
Bunun yanında “Peygamber gönderilmeyen kimselere azap edilmemesi” (İsra, 17/15) mealindeki ayet, ölçünün insan değil vahiy olduğunu gösterir. İnsan hikmet sahibi bir varlık olması hasebiyle bazı şeylerin hayır ya da şer olduğunu anlayabilir. Fakat bu genel geçer bir ilke değildir. Fiillerin hayır ve şer olması hükmü Allah’ındır. Akıl sınırlı bilgi kaynağıdır, hüküm kaynağı değildir.
kaynak: sorularla islamiyet
Kötülüğün ölçüsü nedir?
Yorum Yaz