Cenab-ı Hakkın her türlü kusurdan, beşeri sıfatlardan ve yakışıksız isnatlardan tenzih edilmesinin gereği vurgulanır. Sonra da kullar için hazırlanan maddi ve mânevî nimetlerden bahsedilerek kâfirler imana, nankörler şükre davet edilir. İslâm davetinin kabul görüp yayılacağı ve mü’minlerin yakın zamanda başarıya erişeceği müjdesi verilir. Peygamberimiz (s.a.s.) A’lâ sûresini çok severdi. Vitir namazında çoğunlukla birinci rekatta bu sûreyi, ikinci rekatta Kâfirûn sûresini üçüncü rekatta ise İhlâs ve Muavvizeteyn’i okurdu. Bayram ve Cuma namazlarında da bu sûreyi sık sık okudukları rivayet edilir. (Ebû Dâvûd, Vitr 4; Tirmizî, Vitr 9)
“Tesbih”; yüce Allah’ın, şanına ve şerefine layık olmayan sıfat ve vasıflardan uzak tutulması ve arındırılmasıdır. اَلْاَعْلٰى (A‘lâ) sıfatı, mekan itibariyle yüksek olmak anlamında değil, ezici güç ve iktidar sahibi olmak anlamındadır. Bu bakımdan “A‘lâ” hem “Rabb” hem de “isim” kelimelerinin sıfatı olabilir. Buna göre mâna: “Yüce Rabbinin ismini” veya “Rabbinin yüce ismini tesbih et” olur. Bu bakımdan yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm ve sünnette vasfedilen isimlerle anılmalı, mâna bakımından noksanlık ifade eden ve yanlış anlaşılmalara sebep olan isim ve sıfatlarla anılmamalıdır. Allah için kullanılan isim ve sıfatlar, Allah’a kullanıldığı gibi yaratıklara verilmemelidir. Ayrıca Allah’ın isimlerini tâzimle anmak gerekir. Bu isimler alay ile, hafife alınarak fuzûli işlerin yapıldığı uygunsuz yerlerde anılmamalıdır. İmam Malik (r.h.) ile alakalı şu nükte ne kadar mühimdir:
Anlatıldığına göre İmam Malik, bir dilenci para istediğinde, şayet vermeye gücü yetmiyorsa, başkalarının dediği gibi “Sana Allah versin” demez, dilenci de bir şey söylemeden kızgın bir halde çeker gidermiş. O, diğer insanlar gibi davrandığında, dilencinin sırf bu sebepten ötürü Allah’a isyan edebileceğinden çekinirmiş.
Allah Resûlü (s.a.s.) bu âyet-i kerîme nâzil olduktan sonra secde ederken سُبْحَانَ رَبِّيَ الأعْلٰي (Sübhâne Rabbiye’l-a‘lâ) denmesini; Vakıa sûresinin son ayetinin inmesinden sonra da rukû ederken سُبْحَانَ رَبِّي الْعَظ۪يمِ (Sübhâne Rabbiye’l-azîm) denmesini istemiştir. (Ebû Dâvûd, Salât 147; İbn Mâce, İkâme 20)
Âyet-i kerîmede “Rabbini” değil “Rabbinin ismini tesbih et” emri vardır. Çünkü bu dünyada Allah Teâlâ’nın zâtı bizim akıl ve zihinlerimizin doğrudan doğruya yönelip idrak etmesinden çok yücedir. O’nu tanımamız ancak sıfatlarına delalet eden isimler ve bunların görülen eserleri aracılığıyla olmaktadır. Yüce Rabbin ismini tesbih etmemiz emredildikten sonra, O’nun her an tesbih ve tenzihe layık olduğunu gösteren fiilleri ve eserleri sıralanmaktadır. Bu eserler üzerinde ciddi olarak durulduğu takdirde, Cenâb-ı Hakk’ın söz kalıplarına sığmayacak derecede yüce olduğu anlaşılacaktır.
1. Sebbihi-sme rabbike-l-a’lâ
Yüceler yücesi Rabbinin ismini tesbih et; onu her türlü kusurdan ve ortaktan uzak tut.
2. Elleżî ḣaleka fesevvâ
O ki, her şeyi yarattı ve onları güzel ve düzgün bir şekilde biçimlendirdi.
3. Velleżî kaddera fehedâ
O ki, her şeye belli bir ölçü ve gâye takdir etti; buna göre onlara yol gösterdi.
4. Velleżî aḣrace-lmer’â
O ki, yeşillikleri, otlakları, meyve ve ekinleri çıkardı.
5. Fece’alehu ġuśâen ahvâ
Sonra da onları çürüyüp kararmış artıklara çevirdi.
6. Senukri-uke felâ tensâ
Rasûlüm! Biz sana Kur’an’ı okutacağız; ondan hiçbir şeyi unutmayacaksın.
7. İllâ mâ şâa(A)llâh(u)(c) innehu ya’lemu-lcehra vemâ yaḣfâ
Allah’ın unutmanı dilediği müstesnâ. O, açık olanı da bilir, gizli kalanı da.
8. Ve nuyessiruke lilyusrâ
Biz, her hususta dine uygun tarzda gâyeni gerçekleştirebilmen için yürümen gereken yolu sana kolaylaştıracağız.
9. Feżekkir in nefe’ati-żżikrâ
Sen öğüt fayda verse de vermese de öğüt vermeye devam et.
10. Seyeżżekkeru men yaḣşâ
Çünkü Allah’a karşı duyduğu korkuyla kalpleri ürperen öğüt alacaktır.
11. Ve yetecennebuhâ-l-eşkâ
Bedbaht olan ise ondan kaçınacaktır.
12. Elleżî yaslâ-nnâra-lkubrâ
Ama o bedbaht, sonunda yanıp kavrulmak üzere en büyük ateşe girecektir.
13. Śumme lâ yemûtu fîhâ velâ yahyâ
Artık orada ne ölüp kurtulacak, ne de yaşayıp bir rahat yüzü görecektir.
14. Kad efleha men tezekkâ
Doğrusu kurtuluşa ermiştir her türlü kötülük ve günahlardan arınan,
15. Ve żekera-sme rabbihi fesallâ
Rabbinin ismini anıp namaz kılan.
16. Bel tu/śirûne-lhayâte-ddunyâ
Fakat siz dünya hayatını âhirete tercih ediyorsunuz.
17. Vel-âḣiratu ḣayrun ve ebkâ
Oysa âhiret hayatı hem çok daha hayırlı, hem de devamlıdır.
18. İnne hâżâ lefî-ssuhufi-l-ûlâ
Bu uyarıcı bilgiler elbette önceki ilâhî sayfalarda da vardı:
19. Suhufi ibrâhîme ve mûsâ
İbrâhim’e ve Mûsâ’ya verilen sayfalarda.
Kur’an-ı Kerim: Gâşiye Suresi Meali