İmsak Vakti a 02:00
Mersin HAFİF YAĞMUR 25°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Kur’an-ı Kerim: Enfâl Suresi Meali

Enfâl sûresi, Medine’de hicretin ikinci senesinde nâzil olmuştur. 30-36. âyetlerin Mekke’de indiği de söylenmiştir. 75 âyettir. Mushaf tertibine göre 8, iniş sırasına göre tahmînen 88. sûredir. İsmini, birinci âyette geçen ve “ganimetler” mânasına gelen اَلأنْفَالُ (Enfâl) kelimesinden almıştır. Sûrede ağırlıklı olarak Bedir savaşından bahsedilmektedir. Buna bağlı olarak savaşın hedefi, barış, savaşta elde edilen esirler ve ganimetle alakalı hükümler açıklanmaktadır.

Özetle şu hususlara da yer verilmiştir: Allah katında makbul bir mü’minin sahip olması gereken itikat, ahlâk ve ibâdetle ilgili temel vasıflar, Allah yolunda her türlü imkânlarını seferber ederek savaşanlara gelen ilâhî yardımlar, bunun sebep ve sonuçları, Allah’a ve Resûlüne kayıtsız şartsız itaatin gerekliliği ve itaatsizliğin hazin neticeleri, Allah’ın emniyet, mal, evlat gibi nimetlerine şükretmenin ve hakkı bâtıldan en ince ayrıntılarına kadar ayırarak yüksek bir takvâ hayatı yaşamanın tavsiye edilmesi, Küfrün psikolojisi ve ondan kurtulmanın çareleri, Şeytanın desiseleri ve ona aldananların dünyada, ölüm esnasında ve âhirette karşılaşacakları korkunç manzaralar, Allah’ın lutuf, nimet ve cezasının, kulların kendilerini değiştirme ve iyi­leştirme çabalarıyla irtibatı, Maddî ve manevî değerleri koruyabilmek ve meşrû savunmayı gerçekleş­tirebilmek için gerekli olan bütün savaş hazırlıklarının yapılması, Gerçek imanın müslümana kazandıracağı izzet ve kuvvet, bununla beraber müminler arasındaki birlik, beraberlik ve dayanışmanın oluşması, kuvvetlenmesi ve devam etmesi için gereken şartlar ve bunların hakkiyle îfa edilmesidir.

Mushaftaki sıralamada sekizinci, iniş sırasına göre seksen sekizinci sûredir. Bakara sûresinden sonra, Âl-i İmrân’dan önce inmiştir. Sûrenin 30-36. âyetleri dışında kalan kısmının Medine’de indiğinde ittifak vardır. Bu yedi âyet ise bazı müfessirlere göre Mekke’de nâzil olmuştur. Sûre Medine’de, Bakara’dan sonra ikinci sırada gelmeye başlamış, fakat araya başka sûrelerin bazı âyetlerinin nüzûlü de girmiştir. Hicretin üzerinden bir buçuk yıl geçip ramazan ayı gelince müslümanlar Medine yakınlarındaki Bedir mevkiinde, Mekkeli müşriklerle ilk önemli savaşlarını yapmışlardı. Savaş müslümanların zaferiyle sonuçlanmış, düşmandan ganimet de elde edilmişti. Ganimetlerin paylaşımı konusunda daha önceden uygulanarak sabit olmuş İslâmî bir kural bulunmadığı için, doğrudan çarpışmaya katılanlarla cephe gerisinde hizmet verenler, gençlerle yaşlılar, teşvik vb. maksatlarla kendilerine ödül vaad edilmiş kimselerle buna razı olmayanlar arasında ihtilâf çıkmıştı. Ayrıca bu savaşta kardeşini şehid vermiş olan Sa‘d b. Ebû Vakkås da müşriklerden Saîd b. Âsî’yi katletmiş, maktulün kılıcını alarak Resûlullah’a gelmiş, bunun kendisine verilmesini istemişti. İşte bu olaylar ve talepler üzerine daha Bedir’den ayrılmadan ve ganimetler paylaştırılmadan sûrenin ilk âyeti nâzil olmuştur. Bazı müfessirlere göre Hz. Peygamber’i ve müminleri savaşa teşvik eden, iman cephesinin bire karşı on kişiyle savaşsalar bile galip geleceklerini bildiren 64-65. âyetler savaştan önce gelmiştir. Şu halde sûrenin Medine’de, Bedir Savaşı sırasında gelmeye başladığı kesinlik kazanmakta, tamamlanmasının ise daha sonraki zamanlarda olduğu anlaşılmaktadır (İbn Kesîr, III, 545; İbn Âşûr, IX, 245-246).

1. Yes’eluneke anil enfal kulil enfalü lillahi ver rasul fettekullahe ve aslihu zate beyniküm ve etıy’ullahe ve rasulehu in küntüm mü’minın

Rasûlüm! Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah’a ve Rasûlü’ne aittir. Öyleyse gerçekten mü’min iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızda anlaşmazlığa yol açan hususları düzeltin, Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin!”

2. İnnemel mü’minunellezıne iza zükirallahü vecilet kulubühüm ve iza tüliyet aleyhim ayatühu zadethüm ımanev ve ala rabbihim yetevekkelun

Gerçek mü’minler ancak o kimselerdir ki, yanlarında Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğu zaman bu onların imanını artırır ve bütün işlerinde sadece Rablerine dayanıp güvenirler.

3. Ellezıne yükıymunes salate ve mimma razaknahüm yünfikun

Onlar namazlarını dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz nimetlerden Allah yolunda harcarlar.

4. Ülaike hümül mü’minine hakka lehüm deracatün ınde rabbihim ve mağfiratüv ve rizkun kerım

İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için Rableri yanında yüksek dereceler, bağışlanma, güzel ve tükenmez bir rızık vardır.

5. Kema ahraceke rabbüke mim beytike bil hakkı ve inne ferıkam minel mü’minıne le karihun

Hani Rabbin seni, gerçekleşmesini çoktan irade buyurmuş olduğu Hak dâva uğrunda savaşmak üzere evinden çıkarmıştı. Bununla birlikte mü’minlerden bir kısmı düşmanla karşılaşmaktan kesinlikle hoşlanmıyordu.

6. Yücadiluneke fil hakkı ba’de ma tebeyyene keennema yüsakune ilel mevti ve hüm yenzurun

Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra onlar, sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, hâlâ savaş konusunda seninle münâkaşa edip duruyorlardı.

7. Ve iz yeıdükümüllahü ıhdet taifeteyni enneha leküm ve teveddune enne ğayra zatiş şevketi tekunü leküm ve yürıdüllahü ey yühıkkal hakka bi kelimatihı ve yaktaa dabiral kafirın

O zaman Allah size o iki gruptan; kervan veya yaklaşmakta olan müşrik ordusundan birinin mutlaka sizin olacağını va‘dediyordu. Siz ise bunlardan kuvveti ve silahı olmayanın elinize düşmesini arzuluyordunuz. Oysa Allah, bu emir ve icraatlarıyla hakkı gerçekleştirip üstün kılmak ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.

8. Li yühıkkal hakka ve yübtılel batıle ve lev kerihel mücrimun

Allah, inkârcı suçlular kahrından çatlasalar da hakkı gerçekleştirip üstün kılmak ve bâtılı ortadan kaldırmak için böyle yapıyordu.

9. İz testeğıysune rabbeküm festecabe leküm ennı mümiddüküm bi elfim minel melaiketi mürdifın

Siz o demde Rabbinize dua edip yardım istiyordunuz. O da: “Birbiri ardından gelecek bin melekle size yardım edeceğim” diyerek duanızı kabul etmişti.

10. Ve ma cealehüllahü illa büşra ve li tatmeinne bihı kulubüküm ve men nasru illa min ındillah innellahe azızün hakım

Allah, sadece kazanacağınız zafere bir müjde olsun ve o sayede bütün endişeleriniz silinip kalpleriniz huzura ersin diye sizi meleklerle destekledi. Yoksa yardım ve zafer ancak Allah tarafındandır. Şüphesiz ki Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü sağlam ve hikmetli olandır.

11. İz yüğaşşikümün nüase emenetem minhü ve yünessilü aleyküm mines semai mael li yütahhiraküm bihı ve yüzhibe anküm riczeş şeytani ve li yerbita ala kulubiküm ve yüsebbite bihil akdam

En kritik anda Allah, bütün endişelerinizi unutturacak bir emniyet sebebi olarak sizi hafif ve tatlı bir uykuya daldırıyordu. Sizi maddeten ve mânen temizlemek, şeytanın içinize attığı bütün kötü duyguları gidermek, kalplerinizi kuvvetlendirmek ve ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlamak için üzerinize gökten su indiriyordu.

12. İz yuhıy rabbüke ilel melaiketi ennı meaküm fe sebbitüllezıne amenu seülkıy fı kulubillezıne keferur ru’be fadribu fevkal a’nakı vadribu minhüm külle benan

Rabbin bir taraftan da meleklere şunları vahyediyordu: “Ben elbette sizinle beraberim; siz de mü’minlerin sarsılmamalarını sağlayın! Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım, siz de onların boyunlarının üzerine vurun; onların yay ve kılıç tutan bütün parmak uçlarını doğrayın!”

13. Zalike bi ennehüm şakkullahe ve rasuleh ve mey yüşakıkıllahe ve rasulehu fe innellahe şedıdül ıkab

Bu ceza, onların Allah ve Rasûlü’ne baş kaldırmaları sebebiyledir. Kim Allah ve Rasûlü’ne baş kaldırırsa şunu bilsin ki, Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.

14. Zaliküm fe zukuhü ve enne lil kafirıne azaben nar

İşte zâlimlerin dünyadaki cezası budur. Ey müşrikler, şimdilik tadın onu bakalım! Kâfirler için bir de cehennem azâbı olduğunu unutmayın!

15. Ya eyyühellezıne amenu iza lekıytümüllezıne keferu zahfen fe la tüvelluhümül edbar

Ey mü’minler! Ordular hâlinde kâfirlerle savaşmak üzere karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönüp kaçmayın!

16. Ve mey yüvellihim yevmeizin dübürahu illa müteharrifel li kıtalin ev mütehayyizen ila fietin fe kad bae bi ğadabim minellahi ve me’vahü cehennem ve bi’sel mesıyr

Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya başka bir birliğe katılma gibi taktik gereği maksatlar dışında her kim o günde düşmana arkasını dönüp kaçarsa, hiç şüphesiz Allah’ın çok şiddetli bir cezasını üzerine çekmiş olur. Onun nihâî varacağı yer cehennemdir. Cehennem ise ne kötü bir varış yeridir!

17. Fe lem taktüluhüm ve lakinnellahe katelehüm ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnellahe rama ve li yübliyel mü’minıne minhü belaen hasena innellahe semıun alım

Onları savaşta siz kendi kuvvetinizle öldürmediniz; onları Allah öldürdü. Rasûlüm! Düşmana bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın; Allah attı. Allah, mü’minleri böylece neticesi güzel bitecek bir imtihana tâbi tuttu. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir.

18. Zaliküm ve ennellahe muhinü keydil kafirın

İşte Allah, mü’min olduğunuz için size böyle davranıyor. Hiç şüphesiz Allah, kâfirlerin tuzak ve tedbirlerini işlemez hale getirir.

19. İn testeftihu fekad caekümül feth ve in tentehu fe hüve hayrul leküm ve in teudu neud ve len tuğniye anküm fietüküm şey’ev ve lev kesürat ve ennellahe meal mü’minın

Ey müşrikler! Siz zafer mi umuyordunuz; işte zaferi (!) gördünüz! Eğer küfürden ve Peygamber’e düşmanlıktan vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Yok, yeniden savaşmaya ve düşmanlığa kalkışırsanız, biz mü’minlere yine yardım ederiz. Bilin ki, sayıca ne kadar çok olursanız olun, büyük bir topluluk hâlinde bulunmanızın size vereceği hiçbir fayda yoktur. Çünkü Allah, mü’minlerle beraberdir.

20. Ya eyyühellezıne amenu etıy’ullahe ve rasulehu vela tevellev anhü ve entüm tesmeun

Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Söylediklerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!

21. Ve la tekunu kellezıne kalu semı’na ve hüm la yesmeun

Bir de kulaklarından kalplerine hiçbir şey girmediği halde, “İşittik!” diyen kimseler gibi olmayın!

22. İnne şerrad devabbi ındellahis summül bükmüllezıne la ya’kılun

Şüphesiz ki, Allah katında canlıların en şerlisi, ilâhî gerçekleri düşünüp anlamayan o sağırlar ve dilsizlerdir.

23. Ve lev alimellahü fıhim hayral le esmeahüm ve lev esmeahüm le tevellev ve hüm mu’ridun

Allah, onlarda bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi.

24. Ya eyyühellezıne amenüstecıbü lillahi v lir rasuli iza deaküm lima yühyıküm va’lemu ennellahe yehulü beynel mer’i ve kalbihı ve ennehu ileyhi tuhşerun

Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman onlara uyun. Şunu bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer. Sonra hiç şüphesiz, hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız.

25. Vetteku fitnetel la tüsıybennellezıne zalemu minküm hassah va’lemu ennellahe şedıdül ıkab

Hem öyle bir fitneden sakının ki, geldiği zaman içinizden sadece zulmedenlere dokunmaz, herkesi kuşatır. Yine bilin ki Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.

26. Vesküru iz entüm kalılüm müsted’afune fil erdı tehafune ey yetehattafekümün nasü fe avaküm ve eyyedeküm bi nasrihı ve razekaküm minet tayyibati lealleküm teşkürun

Hatırlayın ki, bir zamanlar siz yeryüzünde zayıf ve hor görülen azınlık bir gruptunuz; insanların sizi her an yakalayıvermesinden korkuyordunuz da Allah size sığınacağınız bir yurt nasip etti, sizi bizzat yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve sizi temiz ve hoş rızıklarla rızıklandırdı. Umulur ki şükredersiniz.

27. Ya eyyühellezıne amenu la tehunüllahe ver rasule ve tehunu emanatiküm ve entüm ta’lemun

Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hâinlik etmeyin; yoksa bile bile size emânet edilen şeylere de hâinlik etmiş olursunuz.

28. Va’lemu ennema emvalüküm ve evladüküm fitnetüv ve ennellahe ındehu ecrun azıym

İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız sizin için ancak birer imtihan sebebidir. Büyük mükâfatın ise yalnız Allah’ın yanında olduğunu unutmayın.

29. Ya eyyühellezıne amenu in tettekullahe yec’al leküm fürkanev ve yükeffir anküm seyyiatiküm ve yağfir leküm vallahü zül fadlil azıym

Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız size hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan ayıracak şaşmaz bir ölçü verir, günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah, pek büyük lutuf ve ihsân sahibidir.

30. Ve iz yemküru bikellezıne keferu li yüsbituke ev yaktüluke ev yuhricuk ve yemkürune ve yemkürullah vallahü hayrul makirın

Hani bir zamanlar kâfirler ya seni tutuklayıp hapsetmek veya öldürmek ya da yurdundan zorla çıkarmak için bir takım tuzaklar kuruyorlardı. Onlar böyle tuzaklar hazırlayadursunlar, ama Allah da onların tuzaklarına karşılık verecektir. Çünkü Allah, tuzak kuranlara en güzel karşılığı verendir.

31. Ve iza tütla alehim ayatüna kalu kad semı’na lev neşaü le kulna misle haza in haza illa esatıyrul evvelın

Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman: “Duyduk, duyduk! İstesek elbette biz de bunun gibi şeyler söyleyebiliriz. Çünkü bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil!” diye tepki gösterirler.

32. Ve iz kalüllahümme in kane haza hüvel hakka min ındike fe emtır aleyna hıcaratem mines semai evi’tina bi azabin elım

Bir zaman da: “Rabbim! Eğer bu Kur’an, senin katından gelen gerçek bir kitap ise, hiç durma hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem verici bir azap gönder” demişlerdi.

33. Ve ma kanellahü li yüazzibehüm ve ente fıhim ve ma kanellahü müazzibehüm ve hüm yestağfirun

Halbuki Rasûlüm, sen onların arasında bulunduğun sürece Allah onlara azap edecek değildir. Bir de yaptıklarına pişmanlık duyup günahlarının bağışlanmasını diledikleri sürece de Allah onlara azap etmeyecektir.

34. Ve ma lehüm ella yüazzibehümüllahü ve hüm yesuddune anil mescidil harami ve ma kanu evliyaeh in evliyaühu illel müttekune ve lakinne ekserahüm la ya’lemun

Onlar Mescid-i Harâm’ın yönetimine lâyık olmadıkları halde, insanların orada ibâdet etmesini engelleyip dururken Allah onlara niye azap etmesin ki? Mescid-i Harâm’ın hizmet ve yönetimine lâyık olanlar, ancak Allah’a karşı gelmekten sakınan ve içleri O’na karşı saygıyla dopdolu olarak buyruklarını titizlikle yerine getiren mü’minlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.

35. Ve ma kane salatühüm ındel beyti illa mükaev ve tasdiyeh fe zukul azabe bi ma küntüm tekfürun

Onların Beytullah yanındaki duaları da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. (Ey kâfirler!) İnkâr etmekte olduğunuz şeylerden ötürü şimdi azabı tadın!

36. İnnellezıne keferu yünfikune emvalehüm li yesuddu an sebılillah fe seyünfikuneha sümme tekunü aleyhim hasraten sümme yuğlebun vellezıne keferu ila cehenneme yuhşerun

İnkâra saplananlar, mallarını insanları Allah yolundan çevirmek için harcarlar. Onu böylece harcamaya devam edeceler. Ama harcanan bu mal onlara bir pişmanlık sebebi olacak. Çünkü hedeflerine varamadan mağlup edilecekler. Neticede kâfirler toplanıp cehenneme sürülecekler.

37. Li yemizellahül habise minet tayyibi ve yec’alel habıse ba’dahu ala ba’dın fe yerkümehu cemıan fe yec’alehu fı cehennem ülaike hümül hasirun

Allah böylece murdar olanı temiz olandan ayırır, sonra murdar olanları birbiri üstüne yığıp, hepsini bir balya hâline getirir ve ardından cehenneme doldurur. İşte onlar, en büyük zarara uğrayanların tâ kendileridir.

38. Kul lillezıne keferu iy yentehu yuğfer lehüm ma kad selef ve iy yeudu fe kad medat sünnetül evvelın

Rasûlüm! Kâfirlere söyle, eğer inkâr ve düşmanlıklarından vazgeçerlerse önceki bütün günahları bağışlanacaktır. Yok, eğer yeniden düşmanlığa dönerlerse, o takdirde, önceki nesillere uygulanan ilâhî helâk kanunu bunlar için de geçerlidir.

39. Ve katiluhüm hatta la tekune fitnetüv ve yekuned dınü küllühu lillah fe inintehev fe innellahe bi ma ya’melune besıyr

O halde hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün hâkimiyet sadece Allah’ın oluncaya kadar o kâfirlerle savaşın. Şayet küfür ve isyandan vazgeçerlerse, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını görmektedir.

40. Ve in tevellev fa’lemu ennellahe mevlaküm nı’mel mevla ve nı’men nesıyr

Eğer imandan yüz çevirirlerse, artık bilin ki Allah sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâ, ne güzel yardımcıdır.

41. Va’lemu ennema ğanimtüm min şey’in fe enne lillahi humüsehu ve lir rasuli ve lizil kurba vel yetama vel mesakıni vebnis sebıli in küntüm amentüm billahi ve ma enzelna ala abdina yevmel fürkani yevmel tekal cem’an vallahü ala külli şey’in kadır

Şunu bilin ki, ganimet olarak aldığınız şeylerin beşte biri Allah’a, Rasûlü’ne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, hak ile bâtılın birbirinden ayrıldığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız bunun böyle olduğunu kabul edin. Allah her şeye hakkıyla güç yetirendir.

42. İz entüm bil udvetid dünya ve hüm bil udvetil kusva ver rakbü esfele minküm ve lev tevaadtüm lahteleftüm fil mıadi ve lakil li yakdıyellahü emran kane mef’ulel li yehlike men heleke am beyyinetiv ve yahya men hayye am beyyineh ve innellahe le semıun alım

O vakit siz vâdinin Medine’ye daha yakın yamacında, müşrikler de daha uzak tarafında bulunuyordu. Kervan ise sizden daha aşağıda deniz sahilinde idi. Eğer siz savaşmak için belli bir zaman ve mekan hakkında anlaşsaydınız, sözünüzde kesinlikle bu kadar duramazdınız. Fakat Allah, olmasını istediği şeyi gerçekleştirmek için böyle yaptı. Ta ki helâk olan belli bir delile göre helâk olsun, hayatta kalan da belli bir delile göre hayatta kalsın. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işiten ve kemâliyle bilendir.

43. İz yürıkehümüllahü fı menamike kalıla ve lev erakehüm kesıral le feşiltüm ve le tenaza’tüm fil emri ve lainnellahe sellem innehu alımüm bi zatis sudur

Rasûlüm! Hani Allah, savaştan önce müşrik ordusunu sana rüyânda olduklarından çok daha az gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi mutlaka korkup çekinecek ve savaşıp şavaşmama konusunda aranızda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah sizi böyle bir duruma düşmekten korudu ve esenliğe çıkardı. Şüphesiz O, sînelerde saklı tutulan bütün sırları hakkıyla bilir.

44. Ve iz yürıkümuhüm izil tekaytüm fı a’yüniküm kalılev ve yükallilüküm fı a’yünihim li yakdıyellahü emran kane mef’ula ve ilellahi türceul ümur

Düşmanla karşılaştığınız zaman da onları sizin gözünüze az gösteriyor, sizi de onların gözüne az gösteriyordu; ta ki Allah, olmasını istediği şeyi gerçekleştirsin! Zâten sonunda bütün işler Allah’a dönecektir.

45. Ya eyyühellezıne amenu iza lekıytüm fieten fesbütu veskürullahe kesıral lealleküm tüflihun

Ey iman edenler! Düşman ordusuyla karşılaştığınız zaman sebât edin, dayanın ve Allah’ı çok çok zikredin ki başarıya erebilesiniz.

46. Ve etıy’ullahe ve rasulehu ve la tenazeu fe tefşelu ve tezhebe rıhuküm vasbiru innellahe meas sabirın

Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin; yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz elden gider. O halde zorluklara sabredin; çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

47. Ve la tekunu kellezıne haracu min diyarihim betarav ve riaen nasi ve yesuddune an sebılillah vallahü bi ma ya’melune mühıyt

Savaş için çalım satarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve insanları Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

48. Ve iz zeyyene lehümüş şeytanü a’malehüm ve kale la ğalibe lekümül yevme minen nasi ve innı carul leküm felemma teraetil fietani nekesa ala akıbeyhi ve kale innı berıüm minküm innı era ma la teravne innı ehafüllah vallahü şedıdül ıkab

O zaman şeytan onlara amellerini süslü göstermiş ve: “Bugün insanlardan size gâlip gelebilecek hiçbir kimse yoktur; ben de elbette sizin yanınızdayım” demişti. Ama ne zaman ki iki ordu savaş düzeninde karşı karşıya geldi, o zaman şeytan iki topuğu üzere gerisin geri dönüp kaçmaya durdu ve: “Ben sizden tamâmen uzağım; çünkü ben sizin göremeyeceğiniz şeyleri görüyorum. Hem ben Allah’tan korkarım da!” deyip sıvışıverdi. Allah, cezalandırması çok şiddetli olandır.

49. İz yekulül münafikune vellezıne fı kulubihim meradun ğarra haülai dınühüm ve mey yetevekkel alellahi fe innellahe azızün hakım

O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunanlar, mü’minler hakkında: “Kendilerini bir şey zanneden şu basit adamları dinleri ne fenâ aldatmış!” diyorlardı. Halbuki kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah onu üstün kılar. Çünkü Allah kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.

50. Ve lev tera iz yeteveffellezıne keferul melaiketü yadribune vücuhehüm ve edbarahüm ve zuku azabel harıyk

Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve “Tadın bakalım şimdi cayır cayır yanmanın acısını!” diyerek canlarını alırken onların hâlini bir görsen!

51. Zalike bima kaddemet eydıküm ve ennellahe leysi bi zallamil lil abıd

Bu yakıcı azap, bizzat kendi ellerinizle işlediğiniz günahlar yüzündendir. Yoksa Allah kullarına asla zulmedici değildir.

52. Kede’bi ali fir’avne vellezıne min kablihim keferu bi ayatillahi fe ehazehümüllahü bi zünubihim innellahe kaviyyün şedıdül ıkab

Onların hâli tıpkı Firavun hânedânı ile daha öncekilerin hâline benzer: Onlar da Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi de, Allah onları günahları yüzünden yakalayıvermişti. Çünkü Allah çok kuvvetlidir, cezalandırması da pek şiddetlidir.

53. Zalike bi ennellahe lem yekü müğayyiran nı’meten en’ameha ala kavmin hatta yüğayyiru ma bi enfüsihim ve ennellahe semıun alım

Bu cezalandırmanın sebebi şudur: Bir toplum, kendisinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe Allah da onlara verdiği nimetleri değiştirmez. Hiç şüphe yok ki Allah hakkıyla işiten ve kemâliyle bilendir.

54. Kede’bi ali fir’avne vellezıne min kablihim kezzebu bi ayati rabbihim fe ehleknahüm bi zünubihim ve ağrakna ale fir’avn ve küllün kanu zalimın

Kâfirlerin hâli tıpkı Firavun hânedânının ve onlardan öncekilerin hâli gibidir: Onlar da Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı, biz de günahları yüzünden onları helâk etmiştik. Firavun hânedânını da suda boğmuştuk. Çünkü onların hepsi zâlim idiler.

55. İnne şerrad devabbi ındellahillezıne keferu fehüm la yü’minun

Allah katında canlı varlıkların en şerlisi, inkâra saplanıp da bir türlü iman etmeyen o nankör ve inatçı kâfirlerdir.

56. Ellezıne ahedte minhüm sümme yenkudune ahdehüm fı külli merrativ ve hüm la yettekun

Onlar, ne zaman kendileriyle bir anlaşma yapsan, Allah’tan korkmadan ve hiç çekinmeden her defasında anlaşmalarını bozarlar.

57. Fe imma teskafennehüm fil harbi fe şerrid bihim men halfehüm leallehüm yezzekkerun

Eğer onları savaşta kıstırıp ele geçirecek olursan, onları öyle bir cezalandır ki, arkadan gelip aynı şekilde davranacak diğer düşmanlara ibret olsun; belki akıllarını başlarına alırlar da bir daha böyle yanlışlık yapmazlar.

58. Ve imma tehafenne min kavmin hıyaneten fembiz ileyhim ala seva’ innellahe la yühıbbül hainın

Eğer anlaşma yaptığın bir topluluğun hâinlik yapmasından gerçekten endişe edersen, aynı şekilde sen de artık anlaşmanın geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir ki iki taraf da durumdan tam haberdâr olsun. Doğrusu Allah hâinleri sevmez.

59. Ve la yahsebennellezıne keferu sebeku innehüm la yu’cizun

İnkâr edenler, yaptıklarının yanlarına kalıp, kendilerini yakalayamayacağımızı ve böylece cezamızdan kaçıp kurtulacaklarını sanmasınlar. Çünkü onlar, bizim elimizden asla kurtulamazlar.

60. Ve eıddu lehüm mesteta’tüm min kuvvetiv ve mir ribatıl hayli türhibune bihı adüvvellahi ve adüvveküm ve aharıne min dunihim la ta’lemunehüm allahü ya’lemühüm ve ma tünfiku min şey’in fı sebılillahi yüveffe ileyküm ve entüm la tuzlemun

Ey mü’minler! Düşmanlarınıza karşı bütün imkânlarınızı seferber ederek kuvvet hazırlayın ve beslenmiş, eğitilmiş savaş atları yetiştirin. Böylece, Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutun. Allah yolunda ne harcarsanız karşılığı size tastamam ödenir ve hiçbir haksızlığa uğramazsınız.

61. Ve in cenehu lis selmi fecnah leha ve tevekkel alellah innehu hüves semıul alım

Her şeye rağmen o düşmanlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah’a güvenip dayan. Hiç şüphesiz Allah hakkıyla işiten, kemâliyle bilendir.

62. Ve iy yürıdu ey yahdeuke fe inne hasbekellah hüvellezı eyyedeke bi nasrihı ve bil mü’minın

Eğer hile yapıp seni oyuna getirmek isterlerse bile hiç endişe etme, Allah sana yeter! Kendi yardımıyla ve mü’minlerle seni destekleyen yalnız O’dur.

63. Ve ellefe beyne kulubihim lev enfakte ma fil erdı cemıam ma ellefte beyne kulubihim ve lakinnellahe ellefe beynehüm innehu azızün hakım

Mü’minlerin gönüllerini ısındırıp birbirine bağlayan da O’dur. Öyle ki Rasûlüm, eğer sen yeryüzünde bulunan her şeyi bu maksatla harcasaydın yine de onların gönüllerini birleştiremezdin. Fakat Allah onları kardeş yaparak birbiriyle kaynaştırdı. Şüphesiz ki O, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.

64. Ya eyyühen nebiyyü hasbükellahü ve menittebeake minel mü’minın

Ey Peygamber! Allah sana da, sana tâbi olan mü’minlere de yeter!

65. Ya eyyühen nebiyyü harridıl mü’minıne alel kıtal iy yeküm minküm işrune sabirune yağlibu mieteyn ve iy yeküm minküm mietüy yağlibu elfem minellezıne keferu bi ennehüm kavmül la yefkahun

Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa hazırlayıp teşvik et. Eğer sizden gerçekten sabırlı yirmi kişi olursa, onlardan iki yüz kişiye gâlip gelir. Eğer sizden aynı şekilde yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye gâlip gelir. Çünkü onlar, ne için savaştığını düşünmeyen beyinsiz bir gürûhtur.

66. El ane haffefellahü anküm ve alime enne fıküm da’fa fe iy yeküm minküm mietün sabiratüy yağlibu mieteyn ve iy yeküm minküm elfüy yağlibu elfeyni bi iznillah vallahü meas sabirın

Ama şimdi Allah, sizde bir zayıflık olduğunu bildi de şu andan itibaren yükünüzü hafifletti. Buna göre sizden gerçekten sabırlı yüz kişi olursa, bunlar iki yüz kişiye; sizden aynı şekilde bin kişi olursa iki bin kişiye Allah’ın izniyle gâlip gelir. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

67. Ma kane li nebiyyin ey yekune lehu esra hatta yüshıne fil ard türıdune aradad dünya vallahü yürıdül ahırah vallahü azızün hakım

Hiçbir peygambere, düşmanın belini kırıp yeryüzünde hâkimiyetini iyice perçinleyinceye ve dînini insanlar arasında yerleştirinceye kadar esirleri olması uygun değildir. Siz, dünyanın geçici menfaatini istiyorsunuz, halbuki Allah âhireti kazanmanızı diliyor. Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.

68. Lev la kitabüm minellahi sebeka lemesseküm fıma ehaztüm azabün azıym

Eğer affedileceğinize dair önceden Allah tarafından verilmiş bir hüküm olmasaydı, esirlere bedel olarak aldığınız fidyeden dolayı elbette size büyük bir azap dokunacaktı.

69. Fe külu mimma ğanimtüm halalen teyyibev vettekullah innellahe ğafurur rahıym

Ama artık elde ettiğiniz ganimetlerden helâl ve temiz olarak yiyin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Hiç şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

70. Ya eyyühen nebiyyü kul limen fı eydıküm minel esra iy ya’lemillahü fı kulubiküm hayray yü’tiküm hayram mimma ühıze minküm ve yağfir leküm vallahü ğafurur rahıym

Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: “Eğer Allah sizin kalbinizde iman etmeye bir yatkınlık görürse, sizden alınandan daha iyisini size verir ve günahlarınızı bağışlar. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”

71. Ve iy yürıdu hıyaneteke fe kad hanüllahe min kablü fe emkene minhüm vallahü alımün hakım

Eğer onlar sana hâinlik etmek isterlerse, bunda da şaşılacak bir şey yoktur. Çünkü onlar daha önce de Allah’a hâinlik etmeye kalkışmışlardı da, Allah da onlara karşı sana güç ve imkân vermişti. Çünkü Allah, hakkıyla bilen, her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olandır.

72. İnnelezıne amenu ve haceru ve cahedu bi emvalihim ve enfüsihim fı sebılillahi vellezıne avev ve nesaru ülaike ba’duhüm evliyaü ba’d vellezıne amenu ve lem yühaciru ma leküm miv velayetihim min şey’in hatta yühaciru ve inistensaruküm fid dıni fe aleykümün nasru illa ala kavmim beyneküm ve beynehüm mısak vallahü bi ma ta’melune besıyr

İman edip Allah yolunda hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd edenlerle onları barındıran ve onlara yardım edenler, işte onlar, birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar. İman etmiş olmakla birlikte henüz hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar sizin onlarla hiçbir dostluğunuz ve yardımlaşmanız olamaz. Buna rağmen eğer onlar dinlerini korumak için sizden yardım isterlerse, aranızda barış anlaşması bulunan bir topluluk aleyhine olmamak şartıyla, onlara yardım etmeniz lâzımdır. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.

73. Vellezıne keferu ba’duhüm evliyaü ba’d illa tef’aluhü tekün fitnetün fel erdı ve fesadün kebır

Kâfirler de birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz aynı şekilde birbirinize arka çıkmaz ve destek olmazsanız, yeryüzünde ne götürüp ne getireceğini kestiremeyeceğiniz büyük bir fitne, kargaşa ve büyük bir bozgunculuk patlak verir.

74. Vellezıne amenu ve haceru ve cahedu fı sebilillahi vellezıne avev ve nesaru ülaike hümül mü’minune hakka lehüm mağfiratüv ve rizkun kerım

İman edip hicret eden ve mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihâd edenlerle, onlara kucak açıp yardım edenler, işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve kesintisi olmayan güzel ve bol bir rızık vardır.

75. Vellezıne amenu mim ba’dü ve haceru ve cahedu meaküm fe ülaike minküm ve ülül erhami ba’duhüm evla bi ba’dın fı kitabillah innellahe bi külli şey’in alım

Sonradan iman edip hicret eden ve sizinle beraber cihâd edenler de sizdendirler. Ama aralarında akrabalık bağı bulunanlar, Allah’ın hükmüne göre birbirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kur’an-ı Kerim: A’râf Suresi Meali

HIZLI YORUM YAP