Hz. İsa, Hz. Mûsâ ve Hz. Muhammed (s.a.s.)’e vahyin geldiği mukaddes yerlere yemin edilir. “Tîn ve Zeytûn”, her ne kadar bildiğimiz iki güzel meyvenin ismi olsa da, bundan maksat, müfessirlerin mühim bir kısmının tercihiyle, bu iki meyvenin bolca yetiştiği Şam ve Filistin bölgesidir. Çünkü Araplar arasında, incir ve zeytin yetiştirilen yerler olarak bu bölgeler meşhurdu. Burası Hz. İsa’ya vahyin geldiği yerdir. “Tûr-i Sîna”, Hz. Mûsâ’nın Cenâb-ı Hak ile konuştuğu ve Tevrat’ı aldığı dağın ismidir. Ayrıca “sînîn” kelimesinin, güzel, mübârek, kutlu mânaları da vardır. “el-Beledü’l-Emîn” ise, Resûlullah (s.a.s.)’e ilk vahyin geldiği mukaddes şehir Mekke-i Mükerreme’dir. Hangi zamanda olursa olsun, vahyin gönderilmesinin hedefindeki tek varlık insan ve onun irşâdı olduğu için, bu yeminlerden sonra insanın yaratılışına dikkat çekilir:
1. Vettiyni vezzeytuni
Yemin olsun incire ve zeytine,
2. Ve turi siyniyne
Sînâ dağına,
3. Ve hazelbeledil’emiyni
Ve bu güvenli Belde’ye:
4. Lekad halaknel’insane fiy ahseni takviymin
Muhakkak ki biz insanı en mükemmel biçimde yarattık.
5. Sümme redednahü esfele safiliyne
Sonra onu aşağıların en aşağısına indirdik.
6. İllelleziyne amenu ve amilussalihati felehum ecrun gayru memnuun
Ancak iman edip sâlih ameller yapanlar müstesnâ! Onlar için hiç eksilmeyen ve tükenmeyen bir mükâfat vardır.
7. Fema yukezzibuke ba’du biddiin
Ey insan! Bütün bu delillerden sonra, artık hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatabilir?
8. Eleysallahu bi ahkemil hakimiyn
Allah hüküm verenlerin en âdili değil mi?
Kur’an-ı Kerim: Alak Suresi Meali