Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, ne Tevrat’ta ne de İncil’de Ümmü’l-Kur’ân olan Fâtiha gibi bir sûre indirmiştir. es-Seb‘u’l-Mesâni odur. Yüce Allah: ”O, benim ile kulum arasında ikiye taksim edilmiştir. Kuluma da istediği verilecektir.” buyurmaktadır.” Sahâbeden Ebû Sâid el-Mualla anlatıyor: “Mescidde namaz kılıyordum. Resûlullah (s.a.s.) beni çağırdı, fakat davetine icâbet edemedim. Daha sonra: ”Ey Allah’ın Rasûlu namaz kılıyordum” diyerek mazaretimi beyân ettim. Peygamberimiz: “Yüce Allah: Allah ve Rasûlü sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman onlara uyun! diye buyurmuyor mu?” dedi. Sonra: “Mescitten çıkmadan önce Kur’ân-ı Kerîm’deki en büyük sûreyi sana öğreteceğim” buyurdu. Sonra elimden tuttu. Mescitten çıkmak istediğini görünce: ”Bana Kur’ân-ı Kerîm’deki en büyük sûreyi öğreteceğini söylememiş miydiniz?” dedim. Şöyle buyurdu: “Evet o, Elhamdülillâhi rabbilâlemin’dir. Bana verilen es-Seb‘u’1-Mesânî ve Kur’ân-ı Azîm odur.”
Müfessir Mücâhid’den nakledilen bir rivayet şöyledir: “Şüphesiz lanetli İblîs dört defa sarsıla sarsıla inlemiştir. Lanete uğradığı zaman, cennetten kovulduğu zaman, Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak gönderildiği zaman ve Fâtiha sûresi indirildiği zaman.” Kur’ân-ı Kerîm, en büyük şifa kaynağıdır. O, insanlığın mânevî dertlerine devâ olduğu gibi, maddi hastalıklara da şifa olmaktadır. Kur’an’ın bu hususiyeti, Fâtiha sûresinde daha çok kendini göstermektedir. Konu ile ilgili rivayetlerde şu bilgiler yer alır: Allah Resûlü (s.a.s.) buyurdu ki: “Fâtihatü’l-Kitâb, bütün hastalıklara şifadır.” Sahâbeden Ebû Sâid el-Hudrî (r.a.), bir sefer esnasında kendisini yılan ısırmış bir kabile reisine Fâtiha sûresini okumuş ve o da iyileşmiştir.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
1. Bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm(i): Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ
2. Elhamdu li(A)llâhi rabbi-l’âlemîn(e): Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
اَلرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ
3. Errahmâni-rrahîm(i): O, Rahmân ve Rahîm’dir.
مَالِكِ يَوْمِ الدّ۪ينِۜ
4. Mâliki yevmi-ddîn(i): O, hesap ve ceza gününün tek sahibidir.
اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ
5. İyyâke na’budu ve-iyyâke nesta’în(u): Rabbimiz! Sadece sana kulluk eder ve sadece senden yardım isteriz.
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ
6. İhdinâ-ssirâta-lmustakîm(e): Bizi dosdoğru yola eriştir;
صِرَاطَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْۙ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّٓالّ۪ينَ
7. Sirâta-lleżîne en’amte ‘aleyhim ġayri-lmaġdûbi ‘aleyhim velâ-ddâllîn(e): Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Kur’an-ı Kerim: Fâtiha Suresi Türkçe Meali